MUĞLA'NIN EN İYİ TÜRKÜLERİ VE HİKAYELERİ, KERİMOĞLU TÜRKÜSÜ

Muğla'nın en iyi türküleri ve hikayeleri

Kerimoğlu Türküsü ve hikayesi

Muğla halkı sevgisini, özlemini, acısını, nefretini, kısacası tüm duygularını türkülerinde dile getirmiştir.

 

Muğla ağzı, fonetik özellikleri bakımından Türkmenler, Nogaylar, Azeriler ve Tatarlar gibi dört ayrı topluluğun ağız yapısına benzerlikler taşımaktadır. Bu zenginlik, Muğla ağzının türkülere de yansıdığını gösterir. Muğla halkı, türküler aracılığıyla sevgisini, özlemini, acısını, nefretini ve tüm duygularını dile getirmiştir. Muğla türkülerinde sıkça işlenen ana tema genellikle ölüm olmuştur. Muğla'nın en ünlü türkülerinden biri olan "Kerimoğlu" türküsünün kaybedilmesi ise büyük bir kayıp olarak değerlendirilmiştir.

Kerimoğlu Türküsü Hikayesi:

Ülkenin her bölgesinde olduğu gibi, farklı nedenlerle 16. yüzyılda Muğla'da da sınırlı çapta isyanlar meydana gelmiştir. Ancak zeybekliğin Muğla'da belirgin bir şekilde ortaya çıkması, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine denk gelmektedir.

20. yüzyılın başlarında, yani 1901 yılında ülke genelinde ün kazanan Kerimoğlu Eyüp Efe dikkat çekmektedir. Bu dönemde ağabeyi Hüseyin de bölgede ün kazanmıştır.

Kerimoğlu Eyüp (1882-1901), günümüzde Yeşilyurt olarak adlandırılan Pisili'de doğmuştur. Pisili, Muğla merkeze bağlı bir yerdir.

Küçük yaşta babasını kaybeden Eyüp, annesi Hatice tarafından yetiştirilmiştir. Ağabeyi Hüseyin ile birlikte Pisili'de hayvancılık ve tarımla uğraşır. Bu dönemde Eyüp hayvancılıkla ilgilenirken, ağabeyi Hüseyin "kontur bazlık" olarak bilinen tütün kaçakçılığına başlar. Bu dönemde Osmanlı tütün tekeli "reji" adı altında yabancıların kontrolüne geçmiş ve tütünün reji dışında satılması yasaklanmıştır. Halk, tütününü rejiye vermek yerine kaçakçılığı tercih etmiştir. Bu nedenle bu dönemde halk ve kolluk kuvvetleri arasında büyük çatışmalar yaşanmıştır.

Kerimoğlu Eyüp'ün ağabeyi Hüseyin, Kafaca köyünde birçok dostu bulunan bir kişidir. Ancak çeşitli nedenlerle sürekli olarak hapse girmektedir. Büyük ölçüde Bodrum zindanlarında yatmıştır. Ağabeyinin hapishanede olduğu dönemde Eyüp, efesiyle ilişkilerini devam ettirir. Ancak olumsuz davranışları nedeniyle tepkiler alır ve sonunda kolluk güçlerinin dikkatini çeker.

Bu dönemde Pisi'nin muhtarı İzzet Ağa'dır. İzzet Ağa, Muğlalı doktor Hüseyin Avni Topaloğlu'nun kahyasıdır. Muğla'da eşraf ve zenginler, Pisi ovasındaki arazilerini kahyalar aracılığıyla işletmektedir. Kahyalık yapanlar, bu nedenle köyde diğer insanlara göre daha zengin ve imtiyazlıdır.

1901 baharında Pisi'de "Maşat" adı verilen yerde bir düğün düzenlenir. Eyüp bu düğünde dansa kalkar. Kendisiyle sorunlu olan İzzet Ağa ise dostlarıyla bir masada oturmaktadır. Eyüp'ün ağabeyinin arkadaşı Koca Mehmet de düğüne gelir ve izni olmadan Eyüp'ün oynamasına dahil olur.

Bölgenin geleneklerine göre izni olmadan birinin dansına katılmak büyük saygısızlık ve hakaret olarak kabul edilirdi. Ancak Koca Mehmet, ağabeyinin arkadaşı olduğu için Eyüp'e saygı gösterilir ve dansa katılmaktan vazgeçer.

Buna rağmen Koca Mehmet dansını bitirince, Eyüp'ün rakibi olan İzzet Ağa'nın masasına geçer ve orada oturur. Ardından Eyüp, İzzet Ağa'ya doğru yönelir ve Koca Mehmet'e ayağa kalkmasını söyler. Koca Mehmet kalkınca

Kerimoğlu Türküsü Sözleri:

Haydülende haydülen
Karadağların sandalıda sandalı
Haydülende haydülen
Karadağların sandalıda sandalı

Vurulmuşda ganeyo
Kerimoğlunun her yanıda her yanı
Vurulmuşda ganeyo
Kerimoğlunun her yanıda her yanı

Haydülende haydülen
Şu dağlarda geyik kalmadı
Haydülende haydülen
Şu dağlarda geyik kalmadı

Oynülende kör arabım sen oyna
Senden başka yiğit kalmadı
Oynülende kör arabım sen oyna
Senden başka yiğit kalmadı

Paylaş